OKULA YENİDEN MERHABA




Okullar açılıyor
Eylül ayının başlangıcı hepimizde büyük etkiler yaratır şüphesiz. Bu bazen bir hüzündür yaza veda ile başlayan, bazen sonbaharın sembolleridir tüm kayıplarımızı hatırlatan. Sert geçecek bir kışa hazır olup olmadığımızı merak ederiz hem yapacaklarımızı, hem de duygularımızı düşünerek. Her bitiş yeni bir başlangıç değil midir oysa? Hepimizin da çocukken öğrendiği bir hayat dersi değil midir bu? Doğal olarak, okul çağı çocuklarının olduğu evlerde daha net hissedilir vedanın ardından açılan yeni sayfa: Okullar açılıyor.

Karnenin söyledikleri
Haziran ayında alınan karneler her evde farklı duygular yaşatmıştı. Bazen gurur ve mutluluk, bazen hüzün ve hayal kırıklığı, bazen kızgınlık ve anlayamama oldu bunun adı. Değişiyor da olsa karnenin etkileri aileden aileye, söylediği tek bir şey vardı: Çocuğun sınıftaki durumu. Yani, akademik ve sosyal uyumu.

Umut, yeniden
Yeni başlangıçlar yeni umutlar doğurur. Geçen sene hepimize çok şey öğretti, çocuklarımıza da. Karneler, neyin yolunda gitmediğini veya neyin planlamasının doğru yapılmadığını gösterdi. Bu sefer işler bozulmadan, baştan önlem almanın gerekliliğini öğretti pek çok öğrenciye ve velisine. Sıkıntı yaşanan konulara eğilme şansı oldu bazı ailelerin yaz boyunca. Yeni öğretim yılına girerken, umudu içimizde taşımak, onu yeniden yeşertmek başlangıç noktamız olmalı.

Labirentler ve listeler
Akademik ve sosyal sıkıntılar yaşayan öğrenciler için okul hayatı, tuzaklarla ve çıkmaz yollarla örülü bir labirent gibidir. Bu labirentte çıkışa giden yolu bulabilmek için çok yardımcı olur bize listeler. İşte listelerden bazı örnekler; problem alanları, alternatif çözüm yolları, yapılacaklar, yapılmayacaklar, okula götürülecek malzemeler ve diğerleri. Bu listeler bazen alt alta yazılı maddelerden, bazen şemalardan, bazen görsel ipuçlarından oluşur. Sonuçta hepsi, zihnimizi düzenleyici bir işlev görür. Planımızın basamaklarını, ihtiyacımız olan eşyaları, işe yarar ve yaramaz her şeyi gösterir bize. Labirent içinde yol açmak için ihtiyacımız olan harita: Liste.

Aganta burina burinata
Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra, denize açılmanın vakti geldi.

 
Yeni bir sayfa açmak gerekir
Geçen sene nasıl geçmiş olursa olsun, bu senenin onun tekrarı olacağının garantisi yoktur. Hiçbir çaba harcanmazsa, geçen yılın tüm meyvelerinin çürüyeceği gerçeği gibi, atılan doğru adımlarla, geçen yılın hayal kırıklıklarını tamir etme, mutlu bir seyir yapma imkanı olduğu da bir gerçektir. Bu nedenle, hem öğrenci, hem veli, hem de öğretmen için gereklidir yeni bir sayfa açarak bu eğitim-öğretim yılına başlamak. Çoğu kez duymuşuzdur, “aman geçen sene belli oldu zaten bu çocuğun hali” gibi yargılayıcı cümleleri. Bu herkes için moral bozucu ve çabalama arzusunu baltalayan bir yargı ifadesidir. Umuda ve çabaya yer vermek için yeni bir sayfa açmak gerekir.

En çok ihtiyacı olan, güven duygusunu hissedebileceği bir sığınak
Her çocuğun kendini güvende hissetmeye ihtiyacı ve hakkı vardır. Hepimizin hayatındaki en temel duygulardan biridir bu. Güven hissettiğimiz durumlarda bir zincirin halkaları gibi, kendimize güvenimiz, yapma isteğimiz, başaracağımıza inancımız, sorumluluk alma arzumuz, paylaşma duygumuz, mutluluğumuz ve başarma oranımız artar. Ne kadar sihirli değil mi? Okul ortamında öğretmenin, ev ortamında velilerin sağlayacağı “güven” hissi, çocuğu dinlemek, anlamaya çalışmak, sabırlı olmak, öğretme arzusunda olmak, kendini değiştirmeye açık olmak, farklı yollar denemek, hataları kızmadan, aşağılamadan görüp değiştirmeye çalışmak, ona değerli olduğu, sevildiği hissini yaşatmakla mümkün kılınabilir.

Neticeden önce çabayı ödüllendirmek
Hedefler koyarız, planlar yaparız, birilerinden bir şeyler isteriz, değişiklik planları çizeriz. Bazen sonuçları gördüğümüzde hayal kırıklığına uğrar, her şeyi fırlatıp atarız çöp sepetine. Ancak bu kadar “ya hep-ya hiç” değildir hayat her zaman. Sonuç tam olarak ortaya çıkmamış olsa da, başlangıç noktasından bir adım ilerdeyiz belki de. Çocuklarla - özellikle de dikkatle ve öğrenmeyle ilgili zorluklar yaşayan çocuklarla- çok sık yaşarız bunu. Belirlediğimiz hedefe ulaşamamış bile olsa, çocuğun çabasını görmek, ödüllendirmek, zaman içerisinde birer birer adım atması için onu yüreklendirmek demektir. Sonuca odaklanmak ise yapamadığı ve yapamayacağı hissini ona enjekte etmek demektir. Bu ne bir çocuğu, ne de onunla çalışan bir yetişkini motive edecek yoldur.

İstese yapabilir???
Öğretmenlerden veya anne-babalardan sıklıkla duyduğumuz bir yakınmadır bu. İki açıdan ele alınması gerekir. 1. Niye istemiyor? O halde nasıl ister hale geleceğini bulalım. 2. Bunu istemediği için değil, yapamadığı için yapamıyor. Dikkat, öğrenme, hatırlama gibi zorluklar yaşadığını tespit ettiğimiz çocuklar için bu yaklaşımı benimsemeliyiz. Bu çocuklarla çalışırken, onun herhangi bir kötü niyetle değil, bize çocuk oyuncağı gibi gelen son derece basit bir işlemin onun için uzay mekiği hesapları yapmak kadar zor olduğu için yapamadığı gerçeğini aklımızda tutalım.

Disiplinler arası çalışma gerekebilir
Akademik ya da sosyal problemler söz konusu olduğunda, uzman görüşüne başvurmanın ve çocukla çalışan farklı yetişkinlerin, ihtiyaç doğrultusunda koordine çalışmasının büyük önemi olduğunu görmekteyiz. Hem öğretmenler, hem de anne-babalar, yolunda gitmeyen bir şeyler olduğunu hissettiklerinde bu durumu birbirleriyle paylaşıp, bir uzman görüşüne başvurmalıdırlar.

Eğitime giden en hızlı yol: Motivasyon
Hepimizin öğrenebilmek ve öğretilebilmek için motivasyona ihtiyacımız var. Aynı konuyu öğrenirken, farklı motivasyonları olabilir insanların. Aynı yaştaki veya aynı sınıftaki çocukların da harekete geçirici faktörü farklı olabilir. Bazı çocuklarda aldığı not, bazılarında öğretmenin takdir etmesi, bazılarında somut ödül, bazılarında konunun, faaliyetin eğlenceli oluşu,  bazı çocuklarda da arkadaşlarının gözünde kazandığı değer olabilir bu motivasyon kaynağı. Öğretebilmek için, çocuğu destekleyen yolu iyi belirleyebilmek gerekir. Bunları bulabilmek çoğu zaman onların değil, biz yetişkinlerin sorumluluğundadır.

Neyin önemli olduğunu belirleyin
Bazı durumlarda bir çocuğa aynı anda birkaç şeyi birden öğretmek mümkün olmayabilir. Bu durumlarda öğretmenin, en önemli konuyu belirlemesi ve ağırlıklı çalışmaların o konu üzerinde yapılması gerekebilir. Bir anda hepsini birden deneyip başarısız olmaktansa, bir tanesi seçip onda başarıyı yakalayabilmek, herkes için umut verici olacaktır. Bu hem öğretilecek konular, hem de davranış değişikliği gerektiren tutumlar için aynı şekilde geçerlidir.

Mükemmel olamasa da aşamalı şekilde ilerleyebilir
Okulda ve evde, öğretimi bozan önemli faktörlerdendir davranış problemleri. Bu konuda farklı yaklaşımlar, farklı tutumlar kullanırız tecrübelerimizden ve kendi kişiliğimizden yola çıkarak. Yöntem her ne olursa olsun, hedef davranışa giden yol basamaklardan oluşur. Çocuğun atladığı her basamak bizim ve onun ortak başarımızdır. Bu hissi yaşamak ve yaşatmak, bazı basamakların daha hızlı geçilmesine yardımcı olacaktır. Her çocuk mükemmel olamaz ama ara basamaklarda olmak ve çıkmaya hevesli olmak en altta olmaktan daha kabul edilebilir bir şeydir hepimiz için.
  
En iyi yapabildiği şeye odaklanmak
Çocuklar bir veya birden fazla alanda öğrenme, algılama güçlüğü yaşayabilir, ya da çok düşük motivasyon gösterebilir. Çocuğun en başarılı olduğu alana odaklanmak, çıkış noktası olarak bu alanı kabul etmek, başarılı olma hissini çocuğa yaşatacaktır. Bu hissin de özgüven ve öğrenme isteği üzerinde doğrudan olumlu etkileri vardır.

Resmin renklerini iyice bozan duygular
Duyguların düşünce süreçleri ve zihinsel faaliyetler üzerinde önemli etkisi vardır. Çocukların yaşadığı korku, kaygı, güvensizlik gibi duygular dikkat ve öğrenme işlevleri üzeride olumsuz etkilere sahiptir. Bu nedenle bir çocuğun yaşadığı akademik güçlükleri incelerken, yaşadığı duygusal sorunların iyi analiz edilmesi gerekir. Öğrenme güçlüğü gibi duran bazı durumlarda, altta ciddi depresyon veya kaygı bozukluğu tespit edilen durumlara sık rastlanmaktadır 

Her çocuk farklı şekilde öğrenir
Öğretim sistemimiz çoğu zaman tek bir öğretim şekline odaklanır. Bu yaklaşım, farklı şekillerde öğrenen çocuklar için büyük bir dezavantajdır. Bir öğretmenin veya çocuğuna ders çalıştıran anne-babaların bu farklı öğrenme yollarından haberdar olmaları gerekir. Bir çocuğun görerek mi, duyarak mı, deneyerek mi, sorarak ve araştırarak mı öğrendiği bilmek, öğretme şeklimizi zenginleştirecek ve faydalı bir iş yapmamıza yol açacaktır.

Aptal görünmektense kötü olmayı tercih edebilir
Sınıf düzenini bozan bazı çocukların davranışlarını ve bunu ne zaman ve niçin yaptıklarını değerlendirdiğimizde, zorlandıkları derslerde ve konularda bozucu davranışlarının arttığını gözlemleriz. Çocuklar ve gençler arasında sosyal statü büyük önem taşır. Dersi anlamadığı için arkadaşları tarafından “aptal” olarak nitelendirilme riskine karşı, bazı çocukların dersi tamamen bozup dikkati olumsuz davranışlarına çekerek “kötü çocuk” olmayı tercih ettiklerini görebiliriz. Kendi zorlanmasını görüp kabul edebilmesi için çocuğun, öğrenme ortamında kendini güvende hissedebilmesi gerekir.

Bir gün gösterdiği başarıyı başka gün gösteremiyor
Özellikle dikkat ve öğrenme problemleri olan çocukların öğretmenleri ve velilerinden sıkça duyduğumuz bir tespittir bu. Çocuğun performansı dalgalı bir seyir gösterebilir. Bir gün yapabiliyor, ertesi gün yapamıyor olması çocuğun haylazlığından, vurdumduymazlığından veya inadından değildir. Bu işin doğası gereğidir. Yalnızca sabır ve anlayışla çocuğu kabul etmek gerekir.

Ama dikkat çekmek için yapıyor 
Evet, çocuklar bazen dikkat çekmek için ellerinden geleni yapabilirler. Ellerinden gelen de, her zaman biz yetişkinlerin en sevimli bulduğu şey olmayabilir. Aslında şikayetin altında çözümü de yatıyor. Madem dikkat çekmek istiyor, ona dikkat gösterin. Tabi ki davranışlarına değil, kendisine. Bir çocuğun dikkat çekmek isteğinden daha masum ve daha anlaşılabilir ne vardır ki?


Çocuklar ve Bilgisayar Oyunları

Çocukluğun Değişmeyen İhtiyacı: Dijital Dünyada Oyun Alanı Bulabilmek

Son yıllarda çocuk oyunları ve oyun kültürü çok büyük ve hızlı bir değişim geçiriyor. Çocuklar ve gençlerle bir şekilde iletişimi olan herkes, sokak oyunlarının ve geleneksel oyunların yerini dijital oyunların aldığını dile getiriyor. Pek çok kişi dijital oyunların çocukları sokak oyunlarından uzaklaştırdığını, hayal gücünü, yaratıcılığı baltaladığını savunmakta. Gerçekten durum böyle mi?   

Aslında daha geniş bir bakış açısıyla, yalnızca teknolojinin değil, çocukların içine doğdukları sosyal ve kültürel yaşamın da büyük bir değişim içinde olduğunu görebiliriz. Yaşam çevrelerinde apartmanların yoğunluğunun artması nedeniyle, çocukların ve gençlerin oynayacağı boş alanlar kalmadı. Anne-babanın uzun çalışma saatleri, apartman yaşamında sosyalliğin ve çocukların bir arada bulunma şanslarının azalmasına yol açtı. Yaşanılan dünyaya karşı hissedilen güvensizlik nedeniyle çocuklar evde ya da dışarıda, bir yetişkinin varlığı olmadan kalamamaya başladılar.  Sınavlara dayalı eğitim sistemi nedeniyle dershaneler, özel dersler ve kurslar çocukların yaşamında büyük yer kaplamaya başladı. Özetle; aslında toplumsal değişim, çocukların bir arada olma, grup oyunları oynama şansını elinden aldı. Bu koşuşturma içinde artık, çocukların spontan oyun için zaman ve mekan anlamında pek şansı kalmadı. 

Ancak oyun ve sosyalleşme çocukların doğal ihtiyacıdır. Bu nedenle çocuklar evlerindeki, ellerindeki bilgisayar, oyun konsolu, akıllı telefonlar ve tabletleri oynamak ve yaşıtlarıyla sosyalleşmek için kullanmaya başladılar. Dijital oyun ortamı, mobil olarak kullanılabildiği için her zaman çocuğun elinin altında. Buradan yapılacak çıkarımla; dijital oyunların sosyalliğin ve iletişimin yerini almadığını; aksine, eksikliğini gidermeye çalıştığını söylemek mümkün.

Dijital dünya ne tür bir çocukluk yaratıyor?
* Dijital kültürün belki de en çok tartışılan etkisi, obez toplumlar yaratması. Fiziksel ve zihinsel gelişim için hareket etmenin çok önemli olduğu yaşlarda uzun saatler, ekran başında oturularak oynanan oyunlarla geçiriliyor. Çocukların gerçek fiziksel oyunlar oynama şanslarının azalması, fiziksel deşarj ihtiyacını dijital oyunlarda aramaya yönlendiriyor onları. Zihin için kısa süreli bir rahatlama yaratsa da, beden için hiçbir faydası olmuyor. Aksine, kullanılmayan ve gitgide biriken enerji çocuğa zarar verecek bir şekilde orada duruyor. Bunu fark eden teknoloji üreticileri çocuğu ekran başında tutmak için olsa gerek, hareket kontrolü ile oynanan özel oyun sistemleri geliştirdiler. Hayranlık uyandıran bu icatlar ve bunlara yapılan akıl almaz yatırımlar bizlere bir kere daha hareketin gücünü gösterdiler. 

* Dijital oyunlarda çok sayıda ilginç görsel öğeler, müzikler, ses efektleri, grafikler, canlı ve parlak renkler bir arada bulunur. Bu anlamda sinir sistemi için yüksek bir uyaran seviyesi yaratır. Ancak, bu şekilde bir uyarılma seviyesine alışan sinir sitemi için gerçek dünya, hele ki okul ve öğrenme ortamı bu uyaran seviyesini yakalamanın çok altında kalır. Bu nedenle özellikle öğrenme ortamı çocuğun motivasyonunu ve dikkatini çekmeye yetmeyebilir, “sıkıcı” olarak algılanabilir.

* Dijital oyunlar çocukların ve gençlerin uzun süre ekran başında kalmasına yol açabiliyor çünkü sürekli olarak geribildirim ve ödül verme gibi çok önemli psikolojik taktikler kullanıyorlar. Oyun puanının artması ve bir üst seviyeye geçme, çocuğa gitgide ilerlediği, geliştiği, daha başarılı olduğu yönünde geribildirim veriyor. Arada çıkan bonus ödüller de merakını ve motivasyonunu artırıyor. Dış dünyadaki aktivitelere katılım için artık daha fazla ödüle ihtiyaç duyan çocuklar haline dönüşmüş olmaları, beklenen bir sonuç.

* Dijital oyunlar çocukların teknolojiye yakın ilgi duymasına ve teknolojik değişime uyumunu ve teknolojik aletleri kullanma becerilerinin artırıyor. Küçücük çocukların karmaşık akıllı telefon ve tabletleri ustalıkla kullanabilmeleri hepimizde hayranlık uyandırıyor. Bu çağda çok önemli bir beceri olduğu açık bir gerçek.

* Dijital oyunların çocukların hayal gücünü ve yaratıcılığını öldürdüğü söyleniyor. Kitap okurken çocuk harfleri anlamlandırarak soyut şekilleri somutlaştırmayı, zihninde canlandırmayı, seslere, görüntülere çevirmeyi öğrenir. Dijital oyun dünyasında kısıtlı da olsa, karakter ve mekanı yapılandırma şansı veren oyunlar, hatta oyuncunun seçimine göre hikayenin akışını değiştirebildiği oyunlar var. Bu oyunlar yaratıcılık ve hayal gücünü destekleyebilir. Çocukların hayal gücünü öldüren faktörleri düşünürken, eğitim sisteminin etkilerini atlamamak gerekir. Çoktan seçmeli test tipi sınavların, eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi baskılayıp, tek-tip hızlı düşünme sistemini desteklediği bilimsel bir gerçektir.

* Oyun tüm çağlarda olduğu gibi şimdi de, çocuğa akran kültürüne ait olma ve paylaşım imkanı veriyor. Oyun üzerinden yapılan sohbet ve paylaşımlar, çocuğun akranları içindeki konumunu da belirliyor. Bu yüzden oyun dışında kalmak akran çevresinde de dışarıda kalmak gibi bir risk içerdiğinden, büyük bir akran baskısı yaratıyor.


Son Söz:
Dijital oyunlar artık çıkmamak üzere hayatımızda yer alıyorlar. Onlara karşı durmak yerine onlardan öğrendiklerimizi kullanmak ve hayata adapte etmek daha akıllıca olur. Çocuklarımızın hayatlarında, sınırlı saatlerde de olsa, dijital oyunlara ihtiyaçları var. Dijital oyunlar bize, çocuğun tüm duyularını harekete geçirecek, aktif katılım gösterebileceği, hem bireysel hareket imkanı veren hem de başkalarıyla birleşip grup halinde performans göstermesi gereken, aynı zamanda rekabetin de olduğu, sık sık geribildirim verilen, hayal gücünü kullanabileceği, hareket olanağı sağlayan ortamların, çocuklar için öğrenmeyi en motive eden ve içinde bulunmaktan keyif duyulan ortamlar olduğunu bize söylüyor. Sokak oyunlarının özellikleriyle bu kadar uyuşması tesadüf olmasa gerek!    

Çocukların Duygusal İhtiyaçları



İnsan yavrusu, tüm canlılar içinde en aciz ve korumaya en çok ihtiyaç duyan canlılardan biri olarak dünyaya gelir. Bebekler, hayatta kalabilmek için bakıma ihtiyaç duyarlar. Büyüyüp gelişebilmek, sağlıklı olabilmek için çeşitli ihtiyaçları vardır ki bunlar da onlara bakım veren yetişkinler tarafından doyurulması gereken ihtiyaçlardır. Sağlıklı beslenme ihtiyacı, fiziksel aktivite ihtiyacı, sağlığının takip edilmesi gibi ihtiyaçlarının yanı sıra, duygusal ihtiyaçlarının karşılanması da sağlıklı bir fiziksel, zihinsel, duygusal ve sosyal gelişim için çok önemlidir. Bu duygusal ihtiyaçlar, çocuğun davranışlarının çoğunu yönetir.

Çocuğun duygusal ihtiyaçlarının karşılanması, çocuğu sakin ve mutlu yapar. Ancak bu duygusal ihtiyaçlar karşılanmadığında, çocuğun davranışları problemli ve stres yaratan bir hale dönüşür. Örneğin; çocuklarla yapılan uzun dönemli yapılan çalışmalar, 3-4 yaşlarına kadar, kendisine bakım veren bir yetişkinle hala yakın sevgi ilişkisi geliştirememiş olan çocukların hayatları boyunca ilişki problemleri yaşayabildiğini göstermektedir. Bunun sebebi, bu kritik yaşlarda sevilme ihtiyaçlarının karşılanmamış olmasıdır.

Çocukların Duygusal İhtiyaçları Nelerdir?

Güvende Olma İhtiyacı: Fiziksel ve duygusal korunmaya dair güvencedir. Güvenlik hissi yaşamayan çocuklar gergin, huzursuz ve kaygılı olurlar. Çocuğun, kendine ya da ailesindeki kişilere zarar gelmeyeceğini bilmesi gerekir. Aksi halde çocuklar şiddetli korkular geliştirirler.

Çocuklarda bu hissi bozan olayların başında, fiziksel şiddet, ebeveyn kaybı, ebeveynin ortadan yok olması, düzensiz varlığı, yaşanılan eve dış müdahaleler (hırsızlık, saldırı) gelir.   
Yetişkinler olarak bizler içinde bulunacağımız, bize iyi gelen, bizi besleyen çevreyi kendimiz seçebiliriz ancak çocuklara bu çevreyi biz sağlarız.

Aidiyet İhtiyacı: Bizler sosyal varlıklarız. Duygularımız büyük oranda sosyal ilişkilerimize dayanır. Bu ilişkilerin en önemlisi de çocuk ve ebeveynleri arasındaki önemli bağdır. Çocuklar sevilmek ve sevildiğini hissetmek ihtiyacındadır. Reddedilen, göz ardı edilen çocuk problem geliştirme riski altındaki çocuktur; sağlıklı gelişimi mümkün olmaz. Sevgi ve aidiyet çocukların zihinsel ve fiziksel gelişimi için gereklidir.

Değerli Hissetme ve Olumlu Benlik Algısı İhtiyacı: Çocukların kendilerini değerli görme ihtiyaçları, sadece başarılarıyla memnun olunmasına değil, sırf kendisi olduğu için de değer verilmesiyle ilgili bir ihtiyaçtır. Ebeveynlerin, çocukların yaptıklarına ilgi göstermesi çocuğun bu duygusunu besler. Ebeveynler çocuklarını koşulsuz sevdiklerini göstermelidir. Ebeveynler çocuğun olumlu yanları üzerinde daha çok durmalıdırlar, sürekli olumsuz yanlarını konuşmaktan kaçınmalıdırlar. Bir çocuk yeterince duygusal destek ve sevgi almadığında, ihtiyacı olan kucaklamalar kendisine verilmediği zaman, olumsuz davranışlar yoluyla ilgi ve dikkat çekmeye çalışır.

Denge ve Düzen İhtiyacı:  Çocuklar yaşamlarında yapı, denge ve aynılık ihtiyacı duyarlar. Günlük hayatta tahmin edilebilir bir rutinin olması, göstermesi beklenen davranışlar için net kurallar ve sınırlar olması ihtiyaçlarını karşılar. 

Kendini Yeterli Hissetme İhtiyacı: Kendi kendine karar verebilme ve gelişimine uygun seviyede kendi işlerini yapabilecek özgürlüğe sahip olabilme ihtiyacıdır. Çocuğun, günlük hayatta karşılaştığı zorluklarla başa çıkabileceğini bilmesi, kendini zorlukların üstesinden gelebilecek beceri ve kabiliyette hissetmesi önemli.

Potansiyelini Ortaya Koyabilme, Kendini Gerçekleştirebilme İhtiyacı: Becerilerini ortaya koyabilme ve yaşamdaki görevini yerine getirebilme ihtiyacıdır. Her çocuğun yeteneklerini ve becerilerini keşfedebilme, ortaya koyabilme, böylece sahip olduğu potansiyeli değerlendirebilme ihtiyacı vardır. Bu ihtiyaç, yeni tecrübeleri deneyebilme cesareti de verir.

Arkadaşlık İhtiyacı: Yaşıtlarıyla ilişki kurma ve sürdürme ihtiyacıdır. Büyümede en önemli görevlerden biri de diğer çocuklarla iletişimi öğrenmektir. Çocuklar için bu doğal bir beceridir. Ebeveyne düşen görev, çocuğun sosyalleşmesini, diğer çocuklarla birlikte olmasını sağlamaktır. Böylece arkadaşlık becerilerini geliştirebilir. Arkadaşları eve davet etmesi, arkadaşlarını ziyarete gidebilmesi için fırsatlar yaratmak gerekir.

Son Söz:
Bu duygusal ihtiyaçları karşılanmamış olan çocuklar, yoksunluk ve örselenme üzerinden kendini koruyucu bir kişilik geliştirmeye başlarlar. Geliştirdikleri olumsuz davranış kalıpları, yaşam boyu kuracakları ilişkileri ve çocuğun işlevselliğini olumsuz yönde etkiler.
Bir çocuğun davranışlarını anlamak için, bu davranışı hangi ihtiyaçla yaptığını anlamak bu yüzden çok önemlidir.




Çocuklar ve Taşınma


Taşınmak herkes için zor bir süreçtir. Bu değişim, çocuklar için daha da zorlayıcıdır. Çocukların taşınma döneminde bazı psikolojik problemler geliştirme riski yüksektir. Taşınmayı iyi bir şekilde planlayıp yöneten anne babalar, çocukların daha kolay bir geçiş yapabilmesine yardımcı olabilir. Hatta bu şekilde, taşınmanın olumsuz etkilerini azaltmak, olumlu gelişimlere yol açmasını sağlamak bile mümkün olabilir. 

Başka bir eve taşınmak, herkes için zor bir süreçtir. Taşınma kararı, bazen daha iyi bir hayata geçiş isteğiyle olur;  daha yeni, daha büyük bir ev, daha iyi bir çevre, yeni bir başlangıç gibi.  Bazen ise ölüm, iş kaybı, maddi zorluklar, boşanma gibi zorlu bir hayat değişikliği ve kayıp nedeniyle olabilir. Yapılan çalışmalar, sebebi her ne olursa olsun taşınmanın, ruhsal sağlığımızı etkileyen en ciddi stres faktörleri arasında üst sıralarda yer aldığını gösteriyor.

Taşınmaya uyum sağlamak çocuklar için daha zordur
Taşınmanın yol açtığı değişikliğe uyum sağlamak çocuklar için daha da zordur. Çocuklar karar verme ve hareket sürecinin bir parçası olmadıkları için taşınma onlara kontrol edilemez ve ürkütücü gelir. Çocuklar düzen ve aynılığa ihtiyaç duyarlar. Böylece kontrolün kendi ellerinde olduğu duygusunu yaşar ve kendilerini güvende hissederler. Rutindeki değişikler çocukların güvenlik hissini zedeler ve bu onlara ürkütücü gelir. Taşınmanın getirdiği değişiklikler ne kadar çoksa, çocukların uyum sağlaması o denli güç olabilir. Taşınma pek çok güçlü duyguyu harekete geçirir. Bunların bir kısmı kayıp hissi, endişe, üzüntü gibi baş etmesi zor duygulardır. Çocukların duyguları taşıma kapasitesi ve duygular hakkında konuşma becerisi ve tecrübesi yetişkinler kadar gelişmiş olmadığı için, bu güçlü duygularla baş etmeleri de daha zor olabilir.

Taşınmayı iyi bir şekilde planlayıp yöneten anne babalar, çocukların daha kolay bir geçiş yapabilmesine yardımcı olur. Hatta bu şekilde, taşınmanın olumsuz etkilerini azaltmak, olumlu gelişimlere yol açmasını sağlamak bile mümkün olabilir.  

Taşınmanın getirdiği karmaşık duygularla başa çıkmaya yardımcı olmak için anne-babalara öneriler
Taşınmanın getirdiği duygular yoğun ve karmaşıktır. Bütün aile üyelerinin zorlandığı bu sürece uyum sağlayabilmek için çocukların, anne-babalarının desteğine çok ihtiyaçları olur.
Eğer ailenin yaşamında, ölüm ya da boşanma gibi, güçlü duygusal dalgalanmalar yaratan büyük ve çok önemli bir değişiklik olduysa, taşınmanın bir süre ertelenmesi ve çocuğa, bu yeni döneme uyum sağlayabilmesi için zaman tanınması gerekir.  

Taşınmak bazen yeni bir ev, yeni bir çevre, yeni komşular yeni bir hayat demek olduğu için heyecan uyandırabilir. Ancak yeni ev bulma, eşyaları toplama, temizlik ve yerleşme zor işlerdir; oldukça yorucudur. Duygusal anlamda zorlanmalara neden olabilir. Taşınma sırasında yaşanan karmaşa hem fiziksel hem de duygusal anlamda zorlanma yaratır. Taşınma sırasında pek çok aile üyesi duygusal iniş-çıkışlar yaşayabilir.

Taşınma bazen de zorunluluktan olur; iş değişikliği, finansal zorluklar gibi. Taşınmaktan mutlu olmasanız bile, taşınma ile ilgili olumlu bir tutum içinde olun. Çocuklar ebeveynlerinin duygularından çok etkilenirler. Güvence için onlara bakarlar. Taşınmanın, yeni çevrenin ve yeni evin olumlu özelliklerine değinin. Örneğin; “yeni evimiz daha büyük, eşyalarımızı daha rahat yerleştirebileceğiz”, “ yeni apartmanımızın güzel bir bahçesi var, rahatça ve güvenle oynayabileceksin”  gibi. Çocuğunuzun yeni evde yapmayı planladığı 3 şey sorun ve en azından bir tanesini gerçekleştirmek için plan yapın.
Çocukları taşınmaya hazırlamak için en önemli yol, taşınma hakkında konuşmaktır. Çocuğunuzu taşınma hakkında olabildiğince bilgilendirin. Çocuğunuza, aklına gelen her soruyu sorabileceğini, tüm sorularını dürüstçe yanıtlayacağınızı söyleyin. Öyle de yapın. Taşınma hayatınızda bir ilerlemeye yol açacak bile olsa, çocuğunuz taşınmanın korku veren yanlarına odaklanabilir.

Taşınma aynı zamanda kayıp ve yas da içerir. Yuvanın kaybı, komşuların, ilişkilerin, alışkanlıkların kaybı gibi. Bu kayıp hissi nedeniyle, taşınmak sıklıkla üzüntüyü de içerir.

Taşınma karşısında çocuğun göstereceği tepkiler kişiliğine ve yaşına göre farklılık gösterir. Çocuğun bunu olumlu bir şekilde yaşayabilmesi için ebeveynlerin yardımcı olması gerekir.

 Taşınmadan Önce

Taşınma haberini paylaşmak:
Taşınma kararınız kesinleşir kesinleşmez, bu haberi çocuğunuzla paylaşın. Çocukları endişeden mümkün olduğunca uzak tutmaya çalıştığımız için bazen zor haberleri paylaşma işini geciktirmeye çalışırız. Aslında işin gerçeği, çocuklar da bizim gibi, zor durumları sindirebilmek ve onlara uyum sağlayabilmek için zamana ihtiyaç duyarlar. Zaten saklamaya çalışsanız da çocuğunuz davranış ve tutumlarınızdaki değişimi fark edecek ve bir şeyler olduğunu hissedecektir. Çocuklar sır saklandığını hissederler. Onlardan bir şeyleri gizlemeye çalıştığımızda, gerçekte olduğundan daha kötü bir takım şeyler olduğunu zannederler.    

Hazırlık:
Ev arama, yeni okul bakma süreçlerine mümkün olduğunca çocuğunuzu da dahil edin. Böylece değişikliklere zorlanmış olma hissi azalacaktır.
Taşınma gününü takvime işaretleyin. Böylece çocuğunuz ne zaman olacağını görüp, kontrol duygusu hissedebilecek.

Yeni eviniz hakkında çocuğunuzu olabildiğince bilgilendirin. Eğer şehir içinde taşınıyorsanız, taşınmadan önce çocuğunuzla birlikte yeni evinizi ziyaret edin; inşaat halindeyse bile dışarıdan da olsa ziyaret edebilirsiniz.
Uzak mesafeli taşınmalarda, gideceğiniz yer yeni bir şehir, yeni bir bölge belki de yeni bir ülke olacak. İnternetten ya da başka kaynaklardan olabildiğince bilgi bulup çocuğunuzla paylaşın. Mümkünse taşınacağınız evin ve belliyse eğer, çocuğunuzun yeni okulunun fotoğraflarını çocuğunuza gösterin. Çevredeki parklar, müzeler, görülecek yerlerle ilgili bilgiler edinin, fotoğraflar toplayın; çocuğunuzun yapabileceği aktivitelerle ilgili araştırmalar yapın. Böylece taşınılacak yer ile ilgili olumlu bir merak ve heyecan geliştirmesini sağlayabilirsiniz.   Ayrıca taşınacağınız bölgeye ait bir harita edinebilirseniz, konuştuğunuz bu yerleri ve yeni evinizi haritada işaretleyebilirsiniz. Böylece çocuğunuz bu işaretli yerleri gördüğünde hatırlayacaktır.  

Veda:
Çocuğunuza, arkadaşlarına veda edebilme fırsatı tanıyın. Arkadaşlarıyla bir araya geleceği aktiviteler ayarlayabilirsiniz. Farklı arkadaş çevreleri için farklı aktiviteler düzenlemekte fayda olabilir. Örneğin bir tane sınıf arkadaşları için, bir tane mahalle arkadaşları için, bir tane takım arkadaşları için gibi. Ona diğer arkadaşlarının veda mesajlarını yazabilecekleri bir tişört ya da özel bir defter alabilirsiniz. Makul sınırlar içindeki isteklerini karşılamak anlamlı olacaktır. Veda edebilmek, ayrılma ve kayıp sürecinin anlamlı bir parçasıdır.
Yaşadığınız evin ve yaşadığı çevrenin fotoğraflarını çekmek, anı defteri oluşturmak, video çekmek yaşamına ait önemli bir alanı hatıralarında saklayabilmesine yardımcı olacaktır. Evin ve yaşadığınız çevrenin hangi özelliklerini sevdiğini, oralarda ne anıları olduğunu yazmaktan da keyif alabilir. 

Çocuğunuzu bir adres defteri oluşturması için yönlendirebilirsiniz. Sevdiği arkadaşları ve öğretmenlerine ait adres ve elektronik bilgileri toplayabilir. Böylece onlarla iletişim halinde kalabilir.

Toplanma:
Çocuğunuza, odasıyla ilgili bir yapılacaklar listesi verin. Kullanmadığı oyuncakları ve eşyaları, üzerine artık uymayan ya da giymediği giysileri ayırmak ve ihtiyacı olanlara vermek, taşınma sürecine katılmanın ve kontrol altında hissetmenin önemi bir yoludur. Eğer çocuğunuz yeterince büyükse, kendi eşyalarını kendisi paketleyebilir. Markörler, boyalar ve özel etiketler alın. Böylece kutularını eğlenceli bir şekilde dekore etme ve kişiselleştirme şansı vermiş olursunuz. Birlikte bir paketleme günü düzenleyin. Tüm ailenin katılması ve bu paketleme gününün pizza ya da birlikte film seyretmeyle ödüllendirilmesi, katılım isteğinin artmasına yardımcı olur.    
Çocuğunuza, odasını nasıl düzenlemeyi istediğini sorun. Odasının bir planını çıkarabilirsiniz. Birlikte, eşyalarının kağıttan bir modelini kesip o plan üzerinde yerleştirebilirseniz.

Çocuğunuza bir “taşınma günü acil durum kutusu” oluşturmasını önerin. Böylece taşınma günü kalacağı yerde ya da birlikte uzun bir yol gidecekseniz yolda kendini oyalayıp eğlendirebilir. Bu kutuya oyun, kitap, arkadaşlarının fotoğrafları ya da diğer eğlenceli şeyleri koyabilir. Taşınma kutusu “eğlence” içindir; diş fırçası, ilaç ya da giysiler gibi “gerekli” şeyler için değildir.

Taşınma Günü
Taşınma günü stresli ve bol koşturmalı bir gündür. Etrafta çocuklar varken, anne babaların veya taşınmaya yardım eden kişilerin rahat etmesi pek mümkün değildir. Ayrıca paketli ve üstü üste duran ağır eşyalar ve koliler, çocuklar için pek güvenli olmayan bir ortam yaratır. Bu nedenle taşınma gününde çocuğunuzun bir akrabanız, aile büyüğünüz, yakın bir arkadaşınız ya da komşunuz gibi güvendiğiniz bir yerde kalmasını sağlamanız herkes için en iyisi olacaktır.

Taşındıktan Sonra
Taşınmanın ardından, ilk önce çocuğunuzun odasını düzene sokun. Evin geri kalanını sonraya bırakabilirsiniz. Ayrıca yemek ve uyku zamanı gibi düzenlerinizi de hemen sağlamaya çalışın. Alışkanlıklar, güven duygusu verir.

Eğer çocuğunuz henüz okula gitmiyorsa, onunla dışarıda zaman geçirin. Böylece diğer çocuklar tarafından görülmesi ve aşina bir yüz haline gelmesi mümkün olur. Ayrıca yanınıza, paylaşıma açık ilgi çekici bir oyuncak da alırsanız, diğer çocukların ilgisini çekecek bir oyun ortamı yaratmış olursunuz.
Yeni arkadaşlar edinmek ve aktivite içinde olmak, geçiş sürecini kolaylaştıracaktır. Çocuğunuzun diğer çocuklarla birlikte olabileceği aktiviteleri araştırmanız uygun ortamı yaratmaya faydalı olabilir.

Taşınmadan sonra eski mahallenize bir ziyaret planlayabilirseniz, çocuğunuz arkadaşlarını ziyaret edebilme fırsatı bulur. Belki mezuniyeti ya da önemli bir olayı da kaçırma riskini engellenmiş olursunuz bu ziyaretle. Eğer okul döneminin ortasında taşınıyorsanız, çocuğunuz büyükse, okul yılı bitene kadar bir arkadaş veya akrabayla, kalması olasılığını düşünebilirsiniz.
Taşınmaya uyum süreci ile ilgili beklentileriniz gerçekçi olsun
Çoğu zaman, yeni eve, yeni okula ve sınıfa uyum sağlamak için gereken süre ortalama 6 haftadır. Bazı çocukların daha uzun, bazı çocukların ise daha kısa zamana ihtiyaç duyabilmesi normaldir.  Çocuğunuz 2 aydan sonra hala uyumla ilgili güçlükler yaşıyorsa, profesyonel bir yardım almak gerekir.

Unutmamak gerekir ki, taşınma süreci genellikle zorluklarla doludur ancak pek çok fırsatı da beraberinde getirir. Bu dönem, ailenizi yakınlaştırma, birbirinizi daha iyi tanıma ve anlama fırsatı da verir.