Çocukluğun Değişmeyen İhtiyacı: Dijital Dünyada Oyun Alanı
Bulabilmek
Son yıllarda çocuk oyunları ve oyun kültürü çok büyük ve hızlı
bir değişim geçiriyor. Çocuklar ve gençlerle bir şekilde iletişimi olan herkes,
sokak oyunlarının ve geleneksel oyunların yerini dijital oyunların aldığını
dile getiriyor. Pek çok kişi dijital oyunların çocukları sokak oyunlarından
uzaklaştırdığını, hayal gücünü, yaratıcılığı baltaladığını savunmakta.
Gerçekten durum böyle mi?
Aslında daha geniş bir bakış açısıyla, yalnızca teknolojinin
değil, çocukların içine doğdukları sosyal ve kültürel yaşamın da büyük bir
değişim içinde olduğunu görebiliriz. Yaşam çevrelerinde apartmanların
yoğunluğunun artması nedeniyle, çocukların ve gençlerin oynayacağı boş alanlar
kalmadı. Anne-babanın uzun çalışma saatleri, apartman yaşamında sosyalliğin ve
çocukların bir arada bulunma şanslarının azalmasına yol açtı. Yaşanılan dünyaya
karşı hissedilen güvensizlik nedeniyle çocuklar evde ya da dışarıda, bir
yetişkinin varlığı olmadan kalamamaya başladılar. Sınavlara dayalı eğitim sistemi nedeniyle dershaneler,
özel dersler ve kurslar çocukların yaşamında büyük yer kaplamaya başladı.
Özetle; aslında toplumsal değişim, çocukların bir arada olma, grup oyunları
oynama şansını elinden aldı. Bu koşuşturma içinde artık, çocukların spontan
oyun için zaman ve mekan anlamında pek şansı kalmadı.
Ancak oyun ve sosyalleşme çocukların doğal ihtiyacıdır. Bu
nedenle çocuklar evlerindeki, ellerindeki bilgisayar, oyun konsolu, akıllı
telefonlar ve tabletleri oynamak ve yaşıtlarıyla sosyalleşmek için kullanmaya
başladılar. Dijital oyun ortamı, mobil olarak kullanılabildiği için her zaman
çocuğun elinin altında. Buradan yapılacak çıkarımla; dijital oyunların sosyalliğin
ve iletişimin yerini almadığını; aksine, eksikliğini gidermeye çalıştığını
söylemek mümkün.
Dijital dünya ne tür bir
çocukluk yaratıyor?
* Dijital kültürün belki de en çok tartışılan etkisi, obez
toplumlar yaratması. Fiziksel ve zihinsel gelişim için hareket etmenin çok
önemli olduğu yaşlarda uzun saatler, ekran başında oturularak oynanan oyunlarla
geçiriliyor. Çocukların gerçek fiziksel oyunlar oynama şanslarının azalması,
fiziksel deşarj ihtiyacını dijital oyunlarda aramaya yönlendiriyor onları.
Zihin için kısa süreli bir rahatlama yaratsa da, beden için hiçbir faydası
olmuyor. Aksine, kullanılmayan ve gitgide biriken enerji çocuğa zarar verecek
bir şekilde orada duruyor. Bunu fark eden teknoloji üreticileri çocuğu ekran
başında tutmak için olsa gerek, hareket kontrolü ile oynanan özel oyun
sistemleri geliştirdiler. Hayranlık uyandıran bu icatlar ve bunlara yapılan akıl
almaz yatırımlar bizlere bir kere daha hareketin gücünü gösterdiler.
* Dijital oyunlarda çok sayıda ilginç görsel öğeler, müzikler, ses
efektleri, grafikler, canlı ve parlak renkler bir arada bulunur. Bu anlamda sinir sistemi için yüksek bir uyaran
seviyesi yaratır. Ancak, bu şekilde bir uyarılma seviyesine alışan sinir sitemi
için gerçek dünya, hele ki okul ve öğrenme ortamı bu uyaran seviyesini
yakalamanın çok altında kalır. Bu nedenle özellikle öğrenme ortamı
çocuğun motivasyonunu ve dikkatini çekmeye yetmeyebilir, “sıkıcı” olarak
algılanabilir.
* Dijital oyunlar
çocukların ve gençlerin uzun süre ekran başında kalmasına yol açabiliyor çünkü
sürekli olarak geribildirim ve ödül verme gibi çok önemli psikolojik taktikler
kullanıyorlar. Oyun puanının artması ve bir üst seviyeye geçme, çocuğa gitgide
ilerlediği, geliştiği, daha başarılı olduğu yönünde geribildirim veriyor. Arada
çıkan bonus ödüller de merakını ve motivasyonunu artırıyor. Dış dünyadaki
aktivitelere katılım için artık daha fazla ödüle ihtiyaç duyan çocuklar haline
dönüşmüş olmaları, beklenen bir sonuç.
* Dijital oyunlar çocukların teknolojiye yakın ilgi duymasına ve
teknolojik değişime uyumunu ve teknolojik aletleri kullanma becerilerinin
artırıyor. Küçücük çocukların karmaşık akıllı telefon ve tabletleri ustalıkla
kullanabilmeleri hepimizde hayranlık uyandırıyor. Bu çağda çok önemli bir
beceri olduğu açık bir gerçek.
* Dijital oyunların çocukların
hayal gücünü ve yaratıcılığını öldürdüğü söyleniyor. Kitap okurken çocuk
harfleri anlamlandırarak soyut şekilleri somutlaştırmayı, zihninde
canlandırmayı, seslere, görüntülere çevirmeyi öğrenir. Dijital oyun dünyasında kısıtlı da
olsa, karakter ve mekanı yapılandırma şansı veren oyunlar, hatta oyuncunun
seçimine göre hikayenin akışını değiştirebildiği oyunlar var. Bu oyunlar yaratıcılık
ve hayal gücünü destekleyebilir. Çocukların hayal gücünü öldüren faktörleri
düşünürken, eğitim sisteminin etkilerini atlamamak gerekir. Çoktan seçmeli test
tipi sınavların, eleştirel ve yaratıcı düşünmeyi baskılayıp, tek-tip hızlı
düşünme sistemini desteklediği bilimsel bir gerçektir.
* Oyun tüm çağlarda olduğu gibi şimdi de, çocuğa akran kültürüne
ait olma ve paylaşım imkanı veriyor. Oyun üzerinden yapılan sohbet ve
paylaşımlar, çocuğun akranları içindeki konumunu da belirliyor. Bu yüzden oyun
dışında kalmak akran çevresinde de dışarıda kalmak gibi bir risk içerdiğinden,
büyük bir akran baskısı yaratıyor.
Son Söz:
Dijital oyunlar artık çıkmamak üzere hayatımızda yer alıyorlar. Onlara
karşı durmak yerine onlardan öğrendiklerimizi kullanmak ve hayata adapte etmek
daha akıllıca olur. Çocuklarımızın hayatlarında, sınırlı saatlerde de olsa,
dijital oyunlara ihtiyaçları var. Dijital oyunlar bize, çocuğun tüm duyularını
harekete geçirecek, aktif katılım gösterebileceği, hem bireysel hareket imkanı
veren hem de başkalarıyla birleşip grup halinde performans göstermesi gereken,
aynı zamanda rekabetin de olduğu, sık sık geribildirim verilen, hayal gücünü
kullanabileceği, hareket olanağı sağlayan ortamların, çocuklar için öğrenmeyi en
motive eden ve içinde bulunmaktan keyif duyulan ortamlar olduğunu bize
söylüyor. Sokak oyunlarının özellikleriyle bu kadar uyuşması tesadüf olmasa
gerek!